Eski Yazılarım
Eski Yazılarım
Merhaba benim adım Sertaç. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Nasıl gidiyor alışabildin mi yokluğuma...
Şaka bir yana uzun zaman olmuştu bir şeyler yazmayalı. Hatta bu malikaneye yerleşeli sanki on yıllar geçmiş. Fakat henüz olalı 6, 7 sene olmuş. Bir düşünce ile başladım bu işe fakat ne olacağını bilemiyorum. Nereye varacağını. Sadece yazmak için böyle bir şey yapıyorum ama neye yarar...
Bütün yaşadıklarım gözümün önünden geçti çekildiğimiz fotoğraflara bakarken ailecek. Hayat ne ki? Bilemiyorum. Hayat ne olabilir? Ne kadar olabilir ya da ne kadar zulmedebilir diye şükretmekten uzaklaşırken bir korku ve yeniden üzüntü. Sonra köşeye saklanıyorum kalbimle birlikte. Bu kelimeler bana ağır geliyor bazen. Hayatımı yazmak istedim ama ne yazarım, neyi yazmam orasını bilemiyorum hala... Bir düşünce hali. Yazsam mı yazmasam mı?
Moralim bozuk. Üzgünüm, yorgun hatta. Ama yorgunluktan değil de sanki başka bir şeyden kaynaklanıyor bu halsizlik. Sanki psikolojik. Ne yapsam bilemiyorum. Hep aynı şeyi tekrarlıyorum. Sanki bir döngü gibi. Sanırım yazamayacağım. Ama artık geri dönüşü olmayan bir yolda gibiyim. Ya da daha önce yaşadığım şeyleri tekrarlıyorum. Tekrarlıyorum çünkü tekrar aynı şekilde tepki ya da yanıt almak istiyorum sanki. Nedense hep buna inandım sanırım. Ama bu sefer farklı olacak gibi tekrar kendimi ruhsal anlamda canlandırma çabam olacak mı onu bile düşünüyorum. Yani işin kısası aynı şekilde olmayacak sanırım bunu bende biliyorum. Ümitsizliğim var. Belki de farklı şeyler arıyorum ya da artık bekliyorum hayattan. Çocuk sahibi olmak, baba olmak evlenip bir hayat kurup artık hayatın sonunu beklemek gibi. Ya da işte bu hayattan bir sonraki aşamaya geçmek. Bugün aslında sevdiklerimi seviyorum ama onları üzüyorum galiba bunu görüyorum kendimde. İyi ki 10 parmak yazabiliyorum. F klavye hatta...
Ama satırlar ve sayfalar sonsuz gibi ekranın beyazı gözümü alıyor o yüzden ufaltıyorum penceresini uygulamanın. Ne kadar garip bütün dünyam buymuş gibi. Daha önce çizimlerle canlanmaya çalıştım, şarkılar söyledim. Faydası oldu ama eskisi gibi değil sanki. Bunu daha önce de söylemiştim yumurta soymak bile çocukken daha heyecanlıydı. Umarım bu heyecanımı kaybetmem. Sanki hayat anlamsız, yalan diyorlar ya hani bir değeri yok o zaman neden dikkat ediyoruz Allah rızası için mi sırf yaşıyoruz. Yani kendimiz için yaşayamaz mıyız? Bu mümkün değil mi yani? Sorular, sorular, sorular...
Süt penceresinden bakınca; Nesquik'li olunca sütün soğuk olması pek fark etmiyor. Mideme de oturdu bu meret. Mutsuzluk ya da mutsuzluğun getirdiği bir hüzün. Kederli bir kalp. Beni Allah böyle daha çok seviyor, sever inşallah. Bunları yazmak bazen saçma gelse de ne yaptığımı bilmeden içimdekileri dökmek belki amacım, belki amacım bir hizmeti yerine getirmek gibi. Bir tek o değildi sevdiğim. Başkaları da girdi hayatıma. Ama sanırım o diğer sevdiklerim de mi bir başkasının kadınıydılar. Belki biraz daha çok zikretsem adlarını sanki bana dönecekler ya da beni daha çok mu düşünecekler? Bu bana neyin seni zikrettiğini anlamak için ortaya konulmuş bir gerçek sanki. Kim seni düşünürse ya da isterse sen onu anarsın ya da sevdiğin için belki de evet, evet öyle maalesef...
Soğumaya başladı oda ama içimde; yani midemde olan içeceğin bende yarattığı ve yazdıkça sanki daha bir Bukowski'leşiyorum hissi beni biraz daha mutlu etti. Tekrar yazarsam ve saçmalarsam o geri gelecek gibi bir düşünce de var. Tekrar başarıyı yakalarsam konuşacağız ya da o beni fark edecek ama artık üniversitede değiliz, değilim. Tek başıma kaldım yalnızım ve bunu kimsenin bozmasını istemiyor gibi de bir halim var... Sorun bende değil derken... Ne kastediyor acaba elalem.
Bu zaman, şu zaman gel birazda sen oyalan şimdi birazdan abim gelecek yine içki içmiş olacak.
Zaman geçti kitabın sırrı ortaya çıkmadan önce belki bir günlük edasıyla yazdığım bu yazılar tutarsa etraf biraz dumandan arınırsa iyi olur. Ama nedense içimde bir his abim geri dönecekmiş gibi uyanıyor. Belki de Supernatural dizisinde gördüğüm gibi bir büyünün etkisi altında kalan abimin artık kendine gelmeye başladığı zamandır bu olaylar...
Bana gelirse gerçek dost ay gibi parlamalı tek olmalı. Onu bulana kadar her şeyin içinden geçip delik deşik etmek istiyorum. Amerikalı bir kız var hayatımda ama bana hiçbir şey katmıyor. Pek artık beni de takmıyor. Zaman geçer izler kalır. Bir zamanlar iz bırak diyen bir kişi vardı. Şimdi iz bırak diye albüm isimleri çıkıyor. Bende bir kız arkadaş bulurum edasıyla başvurduğum kapılar kapanmasa iyi olur. Zamanla geçen anlamlar ve sahte arkadaşlar ortaya çıkıyor. Çıktı biliyordum zaten böyle olacağını...
Çok sıkıcı olan bir şeyde, bu sahteliklere gerekli dersi verme isteğimin çok yüksek olmasıdır cesaretim. Belki sinir olmasam düzelecek, ama işte hak ediyorlar; bu tür insanlar ya da insan gibi davranan canavarlar. Grimm dizisinde bin bir türlü canavar var. Hayvan türlerinden yola çıkarak bizi yemeye çalışıyorlar. Borçlarımızdan arınsak daha iyi olacaktı. Bu kadar zaman boş oturunca insan yapacak şeylerden ziyade yaptıklarının getirilerini görmeye çalışıyor. Hala bir arkadaş arıyorum. Aslında Sabri var arkadaşım ama sanırım hayat arkadaşı bulmam gerek bir hatun. Belki abimin kız arkadaşının bir arkadaşı ya da bir başkasını ayarlarım, onlar bana ayarlarlar kısmetse. Belki unutmaya yüz tutmuş antik yosunlu denizaltı bilincinde; yumurta kabuklu kitap kapaklarının, pofuduk yastıklı ayakkabı terliklerinden, bir nebze feyz alıp, yeni yapmak istediğim ya da yazmaya çalıştığım kitabın, grafik roman olarak piyasaya çıkartmak istediğim hikâyenin bir çizimi olur bu söylediklerim...
Saçma sapanda olsa içimdekileri dışarı dökmek isterdim, ama bu kadar açık seçik olmak, edepten kasıt utanmak gerekliliğini bana hatırlatıyor. Edebi yazmak her zaman herkesin yapmaya çalıştığı şeylerin başında geliyor nedense. Samimi ya da sıcak olmak varken bilmiyorum nedendir insanlar edebi saçmalıkları bazen beğeniyorlar gibi...
Ben Üşüdüm
Bundan daha da ileri gidemem yani başka hesap açmak istemiyorum. Ama beni her yerden engellediğin için buradan yazmam gerekti. Seni bir şey için suçlamayacağım yaptıkların senin nasıl bir insan olduğunu gösterdi ya da gösteriyor. Sen ancak atıp tuttun. Yok dostluğun arkasına sığındın yok annem istemedi dedin benimle olmamak için hep bahaneler ürettin... Sen sadede gel bence kendine mi güvenemedin sorumluluk almak mı zor geldi yoksa her zaman olduğu gibi bu da istediğim insan değil deyip suçu karşındakine mi yükledin?
Sen hiç hayal kurdun mu? Büyüdüğünde evine alışveriş yapıp, eşine çocuklarına yemek götürmeyi hiç düşündün mü? Baban evde yokken annenle ikinizi kimin koruyacağını… Sen hiç üşümedin mi yalnızlıktan? Ben üşüdüm...
Zehir Gibiydi Tenin
Zehir gibiydi tenin. Ufkumu
sarıyordu yalnızlığın. Bana bıraktığın günler içinde. Bir sen kaldı bir de
adın... Süzülmüş Per perişan duygular içindeydim. Aklımı yitirdiğim
sonsuzluğunda hıçkırarak haykırdığım son bir cümle. Yitik rüyalarda bomboş
hayallerim ve sen vardın. Kapkara bir defter ve yalnız bir kalem. O bendim,
benden bilmesin öncekiler...
Yorumlar
Yorum Gönder